Zamanınız var mı?
Zamanınız var mı ?
Af’edersiniz , “zamanınız var mı”? diye yoldan çevirmeye çalıştı beni; oysa hızlı adımlarla yürüyordum. Yani aslında zamanımın olup olmaması ile ilgileniyor değildi, üç beş anket ve günlük bir yevmiye peşinde zamanını geçirmeye çalışıyordu.
………………..
Gün ağardığı zaman kalkardı. Onun için zaman, güneşin zamanıydı. Ona ait olan kısmı , koyunları otlatırken yaptığı “kestirme”den ibaretti.
………………..
Kuzeyde beyazdı geceler. Bir saatin, mekanik yarışında belli rakamlar arasında planlanmıştı zamanı.
………………..
Ve zaman; ölçülmeye başlanalı beri, insanların mutsuzluğuna kaynak oldu. Geçenler, önce siyah beyazla belgelendiler. Kalanlar, yaşamlarını, siyah beyazlara bakarak ölçtüler. Sonra renklendi fotoğraf.Ve kalanlar, renkli geçmişte, geçmişi daha az gördüler. Sevgi, aşk, kin,öfke, huzur…insana ait ne varsa o, zamanın içinde hapsolmuşken, ölçülen zamanın acımasızlığı ile kendini vurdu insan.
………………..
Eskidikçe biz,eskilere daha çok düşeriz…Her bir detay farklı bir duyumuza,duygumuza dokunur.Fotoğrafı çekenin beceriksizliği değil,geçmişin kadrajından koparabildiğimiz ayrıntılara açlığımızdır bizi ilgilendiren.Mekanların sahibi,yaşamın sahibi;babalarımız,analarımız “canlı”dırlar “sağ”dırlar o an için…Ve hüzün;en net duygumuzdur…
Bir suret kalır,tüm angaryalarından dünyanın…anlamsızlığını anlamlandırma çabanız,yenik düşer karşısında…bir suret kalır sanattan,sanatçıdan. —
Zaman kendi akışı içinde yol alır…
Zaman kendi akışı içinde yol alırken, zamanın kanını emmeye çalışan insanın hızı, geçen yıllara yenik düştüğünde eylemsizleşir insan. Yarın öleceğini bilsen ne yapardın? sorusuna aldığım yanıtlar aşırı uçlarda.Birisi zamanın kanını emmeye çalışırken,ve sıkıştırırken sığamayacakları,diğeri eylemsizleşiyor.Yani oturup, gün batımını ve doğumunu izlemek, eksik kalmışları tamamlama çabası ile aynı değerde. Bu da şunu açıklıyor,zaman bir bilinç oyunu. Bilincin olduğu yerde, zaman zaman sıkıntı var,ve aklın yokluğu, zamanın acımasızlığına en büyük tokat.